Curcumin’in (Zerdeçal Etken Maddesi) Etki Alanları
Curcumin, Curcuma Longa bitkisi olarak bilinen sarı pigment etken kısmı uzun zaman önce fark edilmiştir. Zerdeçalın anti-inflamasyon etkisi yüzyıllardır biliniyor ancak son 20 yıldır yapılan geniş araştırmalar neticesinde zerdeçalın bu etkisinin Curcumin’den ( diferuloylmetan ) kaynaklandığı belirtilmektedir.
İçindekiler
Curcumin ve Zerdeçal konulu yazılar
- Curcumin: Zerdeçalın Gizli Bileşeninin En İyi 10 Sağlık Faydası
- Zerdeçalın Faydaları: Cilde Şifası, Zihin Güçlendirici ve Eklem Sağlığı
- Curcumin (Zerdeçal Etken Maddesi) Araştırma Sonuçları
- Curcuminin (Zerdeçal Etken Maddesi) Etki Alanları
- Curcumin (Zerdeçal etken maddesi) ve Kanser
- Zerdeçal Suyu İle Güne Başlamanın Faydaları
- Zerdeçal Her Hastalığa Çare Oluyor
- Zerdeçalın Faydaları ve Zararları
Bu etken maddenin inflamasyon ile ilişkili olan enzimleri, redoks durumlarını, adhezyon moleküllerini, protein kinazları, sitokinazları ve transkripsiyon faktörlerinin büyük çoğunluğunu düzenlediği gösterilmiştir.
İnflamasyon işleyişinin; nörodejeneratif, kardiyovasküler, pulmoner ( akciğer ), metabolik, otoimmün ve neoplastik hastalıklar gibi birçok kronik hastalıkta başlıca rolü olduğu gösterilmiştir.
Curcumin’in aktif ettiği ve baskıladığı gen tablosu Almanya tarafından yapılmış araştırma sonuçlarıdır. Birçok hastalığın oluşmaması için bazı genlerin ve enzimlerin baskılanması yani pasif kalması hastalıkların tedavi edilebilmesi için de bazı genlerin ve enzimlerin aktif edilmesi gerekmektedir.
Bu şemada kanser hücreleri üzerinde Apoptosis (Hücre ölümünü) gerçekleştiren ve kanser hücreleri ile savaşan P53 geni curcumin tarafından aktif edilebildiği yönündedir.
Curcumin ve Kanser
Çok sayıda araştırma sonucu Curcuminin kanser hücrelerinin ölüm hızını arttırdığı ve tümör hücrelerinin bölünmesini durdurduğu bilinmektedir. Ayrıca radyoterapinin etkisini arttırmak suretiyle tedaviden daha hızlı sonuç alınmasını sağladığı tespit edilmiştir.
Son yıllarda kanser tedavisinde yaygın olarak kullanılan radyasyon veya kemoterapik ajanların etkinliğini arttırmada ve tedaviden kaynaklanan normal doku hasarını önlemede etkili olduğunu gösteren pek çok çalışma yayınlanmıştır.
Kemoterapik ajanlar ile bir sinerji oluşturmaktadır. Curcumin destekli kemoterapi gören çok sayıda kanser hastasında hızlı iyileşmeler ve bugüne kadar izlenen en iyi sonuçlar dikkat çekmektedir. Bu uygulama kanser hücrelerine iki ayrı prensipten iki ayrı yol ile müdahale anlamına geliyor ki, bu da sinerjik etkilerde 2+2 nin 4 etmediği anlamına gelebiliyor.
Kemoterapi ile birlikte uygulanmasında çok önemli bir sonuç daha ortaya çıkıyor ki, belki tedavi sürecini hızlandıran faktör olarak değerlendirilebilir. Curcuminin zararlı kimyasalları vücutta bulunan toksinler ile savaşıyor, antienflamatuar özelliği sayesinde detoksifikasyon gerçekleştiriyor.
Curcumin ve Kemoterapi
Curcumin, üst üste uygulanan kemoterapik ilaçların toksik birikimin önüne geçiyor. Curcumin ile birlikte kemoterapi gören hastaların kan tablolarının bozulmadığı, karaciğer enzimlerinin hasar görmediği ve en önemlisi enfeksiyonel alt yapının oluşmadığı dikkat çekiyor.
Diğer yönden kanser tedavisinde amaç kanser hücrelerinin öldürülmesi yönündedir. Kanser hücre yapısının sağlam hücrelere oranla 20 kat daha dirençli ve güçlü olduğu düşünüldüğünde kemoterapik ajanların bu direnci kırmasında önemli bir rol oynamaktadır. Kanser hücreleri kemoterapik ilaçların çeşitliliğine göre ve kanser hücresi farklılıklarına göre ilaç seçebilir, her kemoterapi ilacına standart olumlu yanıtlar vermeyebilir.
Kemoterapi Tedavisi konulu yazılarımız
- Kemoterapi Alan Kanser Hastalarının Beslenmesi ve Yapması Gerekenler!
- Kemoterapi ve Alternatif Kanser Tedavileri Hakkında Neler Biliyorsunuz?
- Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş: ‘Kemoterapi Duvardaki Sineğe Atılan Top Gibi’
- Kanser Değil Gereksiz Kemoterapi Öldürüyor !
- Kanser Tedavisi: Kemoterapi: Tedavi mi, Zehir mi?
Ayrıca curcumin için böyle bir olasılık tespit edilememiştir. Aynı zamanda şelatör özelliği dolayısıyla hemen hemen her kanser hücresi üzerinde bir şekilde etki gösterebilmekte ve direncini zayıflata bilmektedir. Bu özelliği P53 proteinini aktif etmesi ve kanserli hücreler üzerinde P53 etkisi göstermesi yönündedeğerlendirilmiştir.
Farklı tümörler üzerinde çok çeşitli mekanizmalarla anti-karsinojenik etki gösterdiği bildirilmiştir. İnflamasyonu, hücre proliferasyonunu, bazı onkogenleri, tümör implantasyonunu ve karsinojenlerin biyotransformasyonunu, transkripsiyon NF-kB ve COX2 enzimini baskıladığı, buna karşılık, glutatyon-s-transferaz (GST) enzimini aktive ettiği çeşitli çalışmalar ile ortaya konulmuştur.
Sonuçlar, hücre proliferasyon alanında belirgin bir azalmaya, buna karşın apoptozda anlamlı olarak artışa neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca mikrodamar yorgunluğunda da anlamlı düzeyde azalma tespit edilmiştir. Devam eden çalışmalarda, prostat kanser gelişimini inhibe ettiği, hormon dirençli durumda bu kanserin gelişimini önlemede güçlü bir terapotik anti-kanser ajan olduğu ileri sürülmüştür.
Curcumin İntravasküler
Curcumin IV(damar içi) uygulanabilmesi için etken maddelerin izolesi, steril olabilmesi ve kan serumunda eriyebilir nitelikler taşıması gerekir. Ayrıca bu maddenin kanda bulunan protein yapıları ile eşleşebilmesi ve bağlanabilmesi beklenmelidir. Kanser kemoterapisi ilaçları zehir türevi maddeler olduğundan direkt etki gösterebilirler oysa curcumin zehirli bir madde içermez, gariptir ki bitkiler içerisinde hiç toksik olmayan bir özelliği de vardır.
Cilt kanserinde haricen uygulandığında oldukça başarılı sonuçlar verebiliyor. Böyle benzer sonucu bir de zakkum çiçeğinin lapası verebilir. Nedeni zakkumun zehirli bir bitki oluşu, bir çiçeği bile insanı öldürebilecek kadar zehirlidir. Deri kanseri hücreleri üzerinde bu zehir etkisi ile işe yarıyor. Ancak curcumin zehirli değildir. Buna rağmen hangi mekanizma ile bu etkiyi ortaya koyabiliyor…
Curcumin Ekstresi
Ekstres sıvı olarak tüketildiğinde ağız kanseri, özafagus kanseri, mide kanseri ve kolon kanseri üzerinde 24 saat içerisinde etki başlatacak kadar kabiliyetli. Bu etkilerinden dolayı ilk çıkartılabilecek sonuç kanser hücreleri üzerinde P53 geni gibi davranması ve kanserli hücreleri apoptozis ( hücre ölümü) ne yönlendirmesidir.
Curcuminin GİS tümörleri üzerindeki etkileri %100 sonuç vereci olarak değerlendirilmiştir. Curcuminin hap, kapsül ve benzeri formlarının mide yada bağırsaklarda hangi aşamada çözüldüğü, emilebildiği ve işe yararlılık yüzdesi şaibelidir. Bu şaibe IV (damar içi) uygulamalarında da karşınıza çıkacaktır.
Önemli birçok etken maddesinden arındırılmış ve damar içi uygulamaya uygun hale getirilmiş olan curcumin, bir defa en başında GİS tümörleri üzerindeki etkisinden uzaklaşacaktır.
Damar içi curcumin uygulaması specifik hedefler üzerine düşünülebilir. Örneğin lenfoma kanseri, lösemi (Kan Kanseri), beyin tümörü, gibi… Ekstre sindirim sistemi üzerinden verildiğinde tüm kanserli organlarda ve hücrelerde işe yararlılık gösterecektir. Çünkü sistem tarafından metabolize olmuş ve programlanmıştır. Günlük 8000 mg düzeyinde curcumin uygulaması dünya genelinde hem olumlu sonuçlar vermiş hem de toksisite ile karşılaşılmamıştır.
Aslında mesele basit olmakla birlikte çabalar bu maddeye zoraki ilaç görüntüsü kazandırma adına yapılmaktadır. Zaman gösterecek ki birçok farklı çalışmalardan sonra ekstre yalnızca oral yol ile tüketildiğinde üst düzey yararlılık gösterecektir.
Curcumin ekstresi kolay üretilebilen bir ekstre değildir. Dünya genelinde curcumin ekstresi yapılabildiğini söyleyenler bu mamüllerin İMMUNAT BİTKİSEL İLAÇ tarafından üretilen curcumin ekstresi ile kıyaslanmalıdırlar. Çünkü curcumin ekstresi gerek sıvı içilebilir formu ile ilk kez üretilebilmesinden gerekse üretim yönteminden dolayı bu bilgiler İMMUNAT firmasına aittir.
Dünya genelinde henüz standardı tespit edilememiştir. Laboratuar ortamlarında, benzol, ethanol, methanol, DMSO ve aseton gibi çözücüler ile sula seyreltiler hazırlanarak deneyler yapılmıştır. Bu basit seyreltiler ile dahi çok ciddi sonuçlara ulaşılabilmiştir. Maalesef ki Dünya da ilk defa sıvı ekstresi Türkiye de üretilmişse de gerekli itibarı görememiştir.
Oysa bu çalışmaya dört yıllık bir ar-ge ve yeni bir yöntem ile ulaşılmıştır.