Medical Cannabis - Kenevir Yağı

Kenevir kanserde yararlı mı?

enevir uzun süredir lif, yağ, tıbbi ilaç elde etmek ve eğlence amacı ile kullanılan bir bitkidir. Esrar, haşhaş ve marihuana gibi elde edilen ürünlere göre verilen muhtelif isimleri de vardır. Dişi bitkisinin uyuşturucu aktif maddeler bulundurması nedeni ile yasal olarak kontrollü ekimine izin verilmektedir. Kenevir tohumunun sıkılmasıyla elde edilen yağı dengeli omega-3 ve omega-6 içeriği ile beslenme programında bulunabilecek kaliteli besin kaynağıdır.

Kenevirin içinde çok sayıda aktif doğal bileşenler bulunur. Kanabinoidler, kenevirin tıbbi olarak kullanılan aktif bileşenlerini oluşturur. Tetrahidrocannabinol (THC) bunların en önemlileri olup normalde vücudumuzda bulunan endokanabinoidlere benzer etkiler gösterir. THC ve kanabinoidler bitkinin kurutulmuş çiçeklerinden elde edilir ve psikoaktif etkiden sorumludurlar. Kanabinoidler etkilerinin çoğunu santral sinir sisteminde bulunan CB1 reseptörlerine bağlanmasıyla gösterir (Pertwee ve ark, 2010). Bağlandıkları bir diğer reseptör olan CB2, bağışıklık sistemi hücrelerinde bulunur, az miktarda da beyin hücrelerinde bulunmaktadır. Çeşitli kanser hücrelerinde de CB1 ve CB2 reseptörleri bulunmaktadır.

Normalde vücutta bulunan endokanabinoidler organizmada çeşitli düzenleyici işlevlere sahiptir. Endokanabinoidlerin çeşitli farmakolojik yöntemlerle manipülasyonu çeşitli hastalıkların tedavisinde araştırılmaktadır. Kanser ile ilişkili olarak kanabinoidler bulantı ve kusmayı azaltmaktadır (Guzman, 2003). THC içeren Marinol, THC’ nin sentetik analoğu nabilon içeren Cesamet ilaçları kemoterapiye bağlı bulantı ve kusma tedavisinde A.B.D.’ de onaylanmıştır. Standardize kenevir ekstraktı olan Sativex (THC ve cannabidiol içerir) kanser ilişkili ağrı tedavisinde Kanada’ da onaylıdır. Sativex Avrupa’ da multipl skleroz hastalığında görülen kas sertleşmesinin tedavisinde onaylıdır. Onkolojide kanabinoidlerin diğer yararları iştahın arttırılması ve ciddi kilo kaybının azaltılmasıdır.

Kanserde kanabinoidlerin yakınmaları gidermede yararlı etkilerinin yanı sıra hayvan kanser modellerinde antitümör etkinlik göstermektedir (Pisanti, 2013; Sarfaraz ve ark, 2008).

Birçok kanser vakasında endokanabinoidlerin ve reseptörlerinin arttığı gösterilmiştir, bu artışın da kanserin daha saldırgan seyretmesi ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Malfitano ve ark, 2011). Endokanabinoidler glioblastoma, menenjiyom, hipofiz adenomu, prostat, kolon kanseri ve endometriyal sarkomda aşırı derecede salgılanmaktadır (Pisanti ve ark, 2013). Kandaki endokanabinoidlerin düzeyinin deneysel melanomda hastalık ilerlemesinde artış ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Sailler ve ark, 2014). CB1 reseptörleri Hodgkin lenfomada ve kimyasal oluşturulmuş karaciğer kanserinde bulunmakta olup insan epitelyal yumurtalık kanserlerinde hastalık şiddetiyle ilişkilidir (Messalli ve ark, 2014). Ayrıca 4. Evre kolorektal kanserli hastalarda cerrahi tedavi sonrasında kötü sonuçlarla ilişkili olduğu gösterilmiştir (Jung ve ark, 2013).

Yüksek oranda bulunan CB2 reseptörlerinin meme kanserinin daha kötü seyriyle ilişkili olduğu saptanmıştır (Cafferel ve ark, 2006).

Bu veriler endokanabinoid sistemin tümör gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Bununla birlikte bazı gözlemler de endokanabinoidlerin farklı kanser tiplerinin gelişmesini engelleyici rolü olduğunu göstermektedir (Wang, 2008; Nomura, 2010). Bu konu tam olarak net değildir. İleride yapılacak çalışmalar endokanabinoidlerin kanser başlatıcı mı yoksa kanser oluşumunu baskılayıcı mı oldukları konusunda daha iyi yorum yapmamızı sağlayacaktır.

Endokanabinoidlerle ilgili yapılan araştırmalarda yukarıdaki çelişkili sonuçlara rağmen kanabinoid reseptörlerini uyararak etki gösteren maddeler ile yapılan çeşitli çalışmalarda kansere karşı etki gösterdiğine dair çok fazla veri elde edilmiştir (Velasco ve ark, 2012). THC gibi bitkisel kökenliler veya sentetik türevlerin antitümör özellik taşıdığı gösterilmiştir. Deneysel ortamda yapılan kanser çalışmalarında kanabinoid tedavisi kanser hücre ölümünü arttırmakta, damarlanmayı engellemekte, invazyon ve metastaz yapmayı durdurmaktadır. Kanabinoidlerin antitümör etkileri deneysel gliom, melanom, pankreas ve karaciğer kanserinde gösterilmiştir (Armstrong ve ark 2015, Vara ve ark 2011).

Kanabinoidlerin deneysel kanser çalışmalarında etkinliğinin saptanması nedeni ile standart kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarla etkinliğinin değerlendirildiği çalışmalara başlanmıştır. Hayvan çalışmalarında gliom kanser hücrelerine temozolamid ilacı ve beraberinde THC verilmesi ile daha fazla kanser hücresinin öldürüldüğü saptanmıştır (Torres ve ark 2011). Ayrıca temozolamid ilacına dirençli kanser hücrelerinin de öldürüldüğü saptanmıştır. Önemli bir yan etki de gözlenmemiştir. Bu bulgular temozolamid tedavisi ile tedavi edilen saldırgan beyin kanseri tipi olan glioblastomda da kemoterapi ilacı ile birlikte kanabinoidlerin beraber kullanılmasının rasyonelini oluşturmaktadır.

Pankreas kanseri hücrelerinin paklitaksel ilacı tarafından öldürülmesi, çeşitli kanabinoidler tarafından belirgin şekilde arttırılmaktadır (Donadelli ve ark 2011).

THC, canabidiol ve temozolamidin beraber kullanılmasıyla, THC’ nin düşük dozlarında bile çok güçlü bir şekilde antitümöral etkinlik elde edilmektedir (Torres ve ark 2011). Aynı zamanda iki kanabinoidin beraber kullanılmasıyla radyoterapinin etkinliği de arttırılmaktadır. THC’ nin kas koordinasyonunda bozukluk, nöbet ve psikotik yakınmalar gibi yan etkilerinin olabilmesi, diğer kanabinoidlerle beraber kullanılarak dozunun ve böylece yan etkilerinin düşürülmesini sağlayabilmektedir.

Deneysel çalışmalarda elde edilen umut verici sonuçlardan sonra tedavilerden sonra büyüme gösteren 9 glioblastomalı hastaya kafaiçine kateter takılarak bölgesel uygulama ile THC verilmiştir (Guzman ve ark 2006). Çalışmada ortalama yaşam süresi 6 ay bulunmuştur. Benzer hasta grubunda standart tedavi olan irinotekan ve bevacuzimab tedavisinin ortalama yaşam süresinin 7-10 ay olduğunun çeşitli araştırmalarda gösterilmesi nedeni ile tıbbi tedavinin yerine sadece kanabinoidlerin kullanılması tercih edilmemelidir (Mesti ve ark 2015, Ruiz-Sánchez D ve ark 2012).

Glioblastomalı hastalarda temozolamid ve kanabinoidlerin beraber kullanıldığı klinik çalışmalar halen devam etmektedir. Temozolamide yanıtsızlıkla ilişkili olan MGMT geninin aşırı bulunduğu durumlarda bile kanabinoidler temozolamidin antikanser etkisini güçlü bir şekilde arttırmaktadır.

Çalışmalar genel olarak değerlendirildiğinde kanabinoidlerin kanser hastalarında ağrı, kilo kaybı ve iştahsızlık yakınmalarında fayda sağlayabileceğini göstermektedir. İleri evre kanser hastalarında yakınmaların giderilmesinde yurtdışında ilaç ruhsatlı preparatlar bulunmaktadır. Hastaların değerlendirilmesi sonrası destek tedavisinde faydalı olabilecek ilaçlardır. Doğrudan kanser tedavisinde ise en azından glioblastoma gibi beyin kanserlerinde standart ilaçların etkisini arttırmada yararlı olabileceğini göstermektedir. Fakat internet ortamında belirtildiği gibi kanserin tedavisinde çok etkili bir yaklaşım olmayıp ancak onkoloji uzmanının önerileri doğrultusunda tamamlayıcı ve yardımcı tedavi olarak kullanılabilir. Standart kanser tedavisinin yerine sadece kenevir ürünleri veya kanabinoid preparatlarının kullanılması tavsiye edilmemektedir.

Kaynak: http://canfezasezgin.com/Home/Icerik/Kenevir-kanserde-gercekten-yararli-mi-Kanseri-tedavi-eder-mi-587

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu