Site icon Mutlu ve Sağlıklı

Magnezyum Takviyesi Hakkında Soru ve Cevaplar

Magnezyum Takviyesi Hakkında Soru ve Cevaplar

Daha önce TDDP’nin yayınladığı ”Yaşam Kıvılcımı Magnezyum”  isimli makalede Magnezyum’un topraklarımızda çok azalması nedeniyle besinlerden Mg gereksinimimizi karşılamanın zorlaştığı söylenmişti, bu durumda magnezyum takviyesi yapmamız mutlaka  gerekli midir?

Magnezyum; TDDP olarak bizler de gerekli vitamin ve mineralleri mümkün mertebe doğal yollardan ve besinlerden almanızı savunuyoruz ancak günümüzde insanın doğaya olan binlerce yıllık müdahalesinin birikimli etkileri  sonucunda besinler bazı mineraller yönünden çok fakirleşmiş ve doğanın matematik dengesi bozulmuştur. Malesef bu fakirleşen minerallerin başında Mg gelmektedir, günümüzde magnezyumu besinlerden yeterince alma şansı kalmamıştır,  dışarıdan takviye edilmelidir.


Peki Magnezyum Hangi Formda ve Ne Şekilde Alınabilir ?

Dr. Segura’dan alıntı: Magnezyum takviyesinden faydalanabilmek için magnezyumu şelat şeklinde, yani amino asitlere bağlanmış şekilde almalıyız, bunlar : Magnezyum sitrat, magnezyum malat, magnezyum orotat, taurat ve magnezyum glisinattır. Mg oksit kullanmayın çünkü bu form temelde bir müshildir. Tavsiye edilen miktar günde 6-8 mg/kg vücut ağırlıdır. Bununla birlikte ortalama bir yetişkin için günde 4 kez 200 mg daha iyi bir dozdur. Eğer bu doz ishale sebep olursa, bu etki ortadan kalkıncaya kadar 200mg’lık miktarlarda azaltın.  Mg takviye dozunuzu gün içerisine yayın çünkü bir seferde absorbe edebileceğimiz miktar sınırlıdır. Eğer zamanla Mg eksikliğinden kaynaklanan etkiler iyileşmeye başlarsa, günlük takviye dozajını azaltabilirsiniz.

Magnezyum şelatın baz formları bazı durum/şartlar için daha uygundur. Kalp rahatsızlıkları için en iyisi magnezyum taurattır.  Mg takviyesinde ishale yakın etki yaşayanlar için magnezyum taurat, glisinat ve orotat daha uygun olabilir, çünkü bunların daha az laksatif etkisi vardır. Kronik bitkinlik, ağrı, uykusuzluk ve fibromiyalji için en uygun form  magnezyum malattır.

Mg aç ya da tok karnına alınabilir ama en iyisi öğün aralarında almaktır çünkü absorbe edilmesi için mide asitleri gereklidir. Bir ana öğün sonrası mide asitleri mineral emilimi için daha az hazır olabilir. Mg bir alkalindir ve antiasit olarak çalışabilir, sindirim için gerekli mide asitlerini nötralize edebilir, dolayısıyla hemen yemek öncesi alınması da pek doğru değildir.


Sahiden magnezyum topraklarda o kadar çok azalmış mıdır ve topraklarda magnezyumun azalma nedenleri nelerdir?

Bizlerin betondan şehirlere sıkışmamız nedeniyle gözümüze doğal gibi gözüken yeşil tarlalar aslında insanın doğaya onbin yıllık bir müdahalesinin eseridir. Ve özünde şehirleri betona çevirmemizden farklı bir müdahale değildir. Doğayı bozma döngümüz orman ve otlakları tarlaya çevirme, tarlalara  imar verme, tarlalara  bina yapma, verilen imar oranlarını arttırma, binaları yıkıp  daha büyük binalar yaparak şehirleşme şeklinde ilerlemektedir.

Topraktaki yıkıcı eylemlerimizin  en masum gibi gözükeni  monokültür tarımıdır. Doğada bitkiler monokültür olarak bulunmaz. Doğa kendi haline bırakılsa doğada pek çok bitki türü bir arada yaşar ve bu bitki türleri simbiyoz yaparak sürdürülebilir şekilde birbirlerine fayda sağlarlar. Örneğin uzun köklü ağaçlar toprağın derinliklerinden aldıkları magnezyumu ve diğer mineralleri yaprağa çevirirler. Bu yapraklar dökülüp çürüyerek humus olurlar ve bu humus diğer kısa köklü bitkilerin Mg ve diğer mineral gereksinimlerini  karşılar.

Ekosistem

Doğada toprak bir ekosistemdir. Üstünde yaşayan hayvanların idrarı topraktaki nitrit ve nitrat üreten bakterileri besler, nitrat bitkiler için doğal gübredir. Bitkiler gelişir ve  otobur hayvanları besler. Otobur hayvanların dışkıları toprağı besler. Otobur hayvanların etleri  insanları ve diğer yırtıcıları besler. Doğada, maytlar, bakteriler, nematodlor, molüskler ve diğer canlılar doğanın kendi kendisini sürdürme döngüsünde rol alır.

Bizler bu döngüye müdahale ederek bozmuş durumdayız, artık monokültür tarımı yaparak bitkilerin birbirine destek olmasına mani oluyoruz. Otobur hayvanları topraklardan uzaklaştırıp endüstriyel hayvancılık yaparak, otobur hayvanları ve onların dışkılarını da bu döngüden uzaklaştırdık. Toprağı çeşit çeşit tarım ilacı ve kimyasalı ile zehirleyerek mikro organizmaları, nematodları, molüskleri, kemirgenleri, böcekleri ve sürüngenleri tarımsal aktivite sırasında öldürüyoruz.  Tüm bu müdahaleler sonucu verimini yitiren toprakları bir yandan nitratlı,  fosforlu ve potasyumlu yapay gübreler ile verimli hale getirmeye çalışırken diğer yandan magnezyum fakirliğine yol açıyoruz. Çünkü yapay gübrelerde bulunan fosfor ve potasyum magnezyumun en güçlü antagonistlerindendir.

Magnezyum ve Otlak Hayvanlar

Ayrıca endüstirileşmenin yol açtığı asit yağmurları da bitkilerin Mg yoksunluğu çekmesinin nedenlerindendir. Artık hayvanlar ahırlarda küspe ile beslenmektedir, otlatılan az sayıda otobur hayvan vardır, eğer internette bir arama yaptırırsanız fakirleşen topraklarda yetişen magnezyumsuz otları yeme sonucu zehirlenen ve magnezyum sülfat iğnesi ile hayatı kurtarılan otlak hayvanlarının öyküleri bulabilirsiniz. Resmi verilere dayanarak  hayvan ürünlerindeki besinlerin son 60 yılda nasıl fakirleştiğini anlatan şu makaleyi ingilizce bilen ve okumayı seven takipçilerimizin dikkatine sunuyoruz.


Peki Sebzeler Tabağımıza ulaşana kadar ekstra magnezyum kaybına uğrar mı?

Sebzeler  toplanırken, taşınırken ve işlenirken de Mg ve diğer besinleri kaybeder. Yeşil yapraklı sebzeler mutfağımıza ulaştığında bizler de haşlama gibi hatalı  pişirme yöntemleri kullanarak  Mg kaybına yol açarız, sebzeler için doğru pişirme yöntemi hafifçe soteleme yada buharda pişirme olmalıdır.


Sebzelerin içerdiği magnezyumdan yararlanmamıza engel olan başka hangi unsurlar vardır?

Dr. Natasha Campbell-McBride ‘ a göre bir şeker molekülü 28 magnezyum molekülünün ziyan olmasına yol açar. günümüzde insanlar bol miktarda şekerli meyve, şekerleme, abur cubur, karbonhidrat ve meşrubat tüketmektedir, bu durum Mg ihtiyacımızı üstel olarak arttırır. Florlu sular magnezyuma bağlanarak magnezyumu kullanılamaz hale getirir. İşlenmiş etlerde ve meşrubatlarda bulunan fosfat magnezyuma bağlanarak vücudun özümseyemeyeceği Mg fosfatı oluşturur.

Mg Tüketimi

Bol magnezyum olduğu iddia edilen ıspanakta bu magnezyumun emilimini engelleyen okzalatlar bulunur. Benzer şekilde bol Mg olduğu iddia edilen badem ve kabak çekirdeği gibi yemişlerde ve tahıllarda ise magnezyum emilimini engelleyen bir anti-besin olan fitik asitler vardır.  Bir besinde Mg yada diğer minerallerin bol bulunması o besinin o minerali vücudumuza almak için iyi bir kaynak olduğunu göstermeye yetmez.  Elbette duyarlılığınız yoksa  bir miktar kabak çekirdeği yada badem tüketmenize karşı değiliz. Ancak bu şekilde magnezyum gereksiniminizi karşılamanın sanıldığı kadar kolay olmadığının altını çiziyoruz.

Benzer şekilde inek sütünde de çok bol kalsiyum vardır, ancak inek sütünde bol kalsiyum olması bu kalsiyumu vücudumuzun çok başarılı biçimde kullanabileceği anlamını taşımaz, bu nedenle Dünya’da en çok inek sütü tüketilen ABD’de kemik erimesi sorunu en çok görülür, hiç süt tüketilmeyen Çin’de ise çok az görülür.

Bu noktada bitkisel Mg kaynaklarının niçin sanıldığı kadar iyi olmadığını anlatmak için Dr. Gedgaudas’ın daha önce TDDP tarafından çevrilen yazısından biraz alıntı yapalım:

”Mineralller” konusuna yeni adım atanların kolayca düştükleri bir yanılgı vardır! Sebzelerde bol mineral bulunmaktadır ancak vücutlarımız sebzelerde bulunan mineralleri hayvansal protein bazlı gıdalardan özümsediği kadar etkin biçimde özümseyemez. Örneğin kalsiyum (yada magnezyum) gibi bir minerali özümsemek için D3 vitamini gereklidir. ( D3 vitamini hayvansal gıdalarda bulunur, D3 vitamini hayvansal gıdalardan alamadığımız durumda vücudumuz bu vitamini kolestrol, D2 vitamini ve güneş ışınlarının UVB bandını kullanarak ve ürettiği hidroklorik asitten yararlanarak kendisi sentezlemektedir. ) yani D vitaminini uygun biçimde özümsenmek ve kullanmak için gene hayvansal yağlara ve hayvansal A vitaminine gereksinim duyarız.(burada A vitaminin den kasıt bitkisel gıdalardan aldığımız beta karoten değil hayvansal gıdalardan aldığımız retinoik asittir.)

Hidroklorik asit yardımıyla kalsiyum, magnezyum, fosfor , demir ve diğer mineraller barsakta iyonize edilmelidir. Hidroklorik asidin üretimi ise özellikle hayvansal protein içeren gıdalar tüketildiğinde artar. Otobur hayvanlar dört mideli sindirim sistemleri ve geviş getirmeleri sayesinde gerekli besinleri bitkilerden almayı başarabilirler. Ama onlar bile yeteri kadar besin alabilmek için tüm günlerini beslenme ve sindirme aktiviteleri ile geçirmek zorunda kalırlar. Otobur hayvanlar insanlar gibi hidroklorik asit üretemezler. Yani sözün özü biz insanların sindirim sistemleri gerekli tüm besinleri bitkilerden almaya elverişli bir yapıda değildir…………………….”


Magnezyum alımına mani olan yada magnezyum kaybına yol açan başka hangi unsurlar vardır?

Diyetle alınan kalsiyum, demir, potasyum, sodyum, fosfor, sütte bulunan laktoz ve benzerleri v alımını engelleyen besinlerdir. Terlemek ve zihinsel stres yaşamak diğer minerallerden çok magnezyumu tüketir. ideal olarak bir besindeki kalsiyum ile magnezyumun oranı 1:1 olmalıdır ama bu oran günümüz diyetinde 5:1 ile 15:1 arasındadır. Kalsiyumun magnezyuma